UZAY SEYAHATLERİ VE UZAY ASANSÖRÜ
1957 yılında Rusların Sputnik-1 isimli uyduyu fırlatması ile başlayan insanoğlunun uzay macerası bugün uzay asansörü projelerine ulaşmış bulunmakta.
Soğuk savaş yıllarındaki iki süper güç olan ABD ve SSCB’nin üstünlük yarışı ve psikolojik harp taktikleri üzerine kurulu olan uzay araştırmaları bugün Space X ve Blue Origin gibi özel şirketlerin katkıları ile farklı bir noktaya ulaştı. NASA, Roscosmos, CNSA, ESA, JAXA gibi devlet Uzay ajanslarının öncülüğünde gelişen araştırmalar 2001 yılında Dennis Tito’nun bir yörünge gezisine çıkması ile birlikte uzay turizmi kavramını gündemimize soktu. O günden itibaren neredeyse her yıl uzaya turist gönderildi. Şuan için sadece Rus Soyuz füzeleri yardımıyla seyahat düzenlenebiliyor. Space X bu füzeleri kullanarak 20.000 USD civarinda bir bedel ile insanları uzaya göndermek için çalışmalarını tamamlamış bulunuyor.
Uzay asansörü için ise elle tutulur tek proje şuan için Japonlara ait. 2012 yılında başlayan projenin amacı 2050 yılında 36 bin km yükseklikteki uzay istasyonuna çıkabilecek bir asansör tasarlamak. Bu yolculuğun 1 hafta sürmesi ve kapsül içinde 30 kişinin olması planlanıyor. 2018 yılında içerisinde mini testi yapılan bu projenin önündeki en büyük engel urgan için kullanılacak malzeme. Çünkü grafen veya diamond nano thread gibi malzemeler bile yeterince hafif değil. uzay
İnsanoğlunun uzaya ilgisi tarih öncesi çağlarda başladı ve geçen sürede çok fazla şey öğrendik. Fakat hayran olduğumuz uzayda fiziksel olarak kolaylıkla bulunabilmek için bir süre de bekleyeceğiz gibi görünüyor.
ÜÇ BOYUTLU YAZICILAR
Artık üç boyutlu yazıcıları duymayanımız yok hatta farkında olarak ya da olmayarak birçoğumuz bu yazıcılardan üretilen ürünleri ve bu ürünlerdeki parçaları kullanıyoruz.
Charless Hull tarafından 1984 yılında geliştirilen bu teknoloji artık klasik yazıcı-tarayıcı cihazlar gibi hayatımızın parçası. 2007 yılında açık kaynak kodlu yazıcıların üretilmesi ile birçok insan kişisel bilgisayar (PC) gibi üç boyutlu yazıcı satın alıp kullanmaya başladı. Bu yazıcılarda birçok hammadde kullanılıyor olsa dahi genellikle flament denilen bir termo plastik materyal ile evinizde dahi katmanlı üretim yapmanız mümkün. uzay
Klasik üretim yöntemlerine göre en önemli avantajı neredeyse sınırsız bir tasarım yeteneğine sahip oluşu ve hemen her sektörde kullanılabiliyor olması. Tekstil, gıda (tasarımı çok güzel çikolatalar yapabilirsiniz), taşımacılık, uzay, tıp gibi birçok alanda üretim yapılabiliyor. Bugüne kadar 3D yazıcı ile insansız hava aracı, köprü hatta ev dahi yapıldı. Yakın gelecekte hayatımızın tam ortasında yer alacak olan bu yazıcıların 2018 itibariyle pazar payı ise 14,5 milyar USD.
Çoktan hayatımıza giren bu yazıcılar üretimin merkezine doğru hızla yol alıyor.
GEN TEKNOLOJİSİ
Gen tedavisini genel olarak bir hastalığı tedavi etmek veya bir hastanın durumunu iyileştirmek amacıyla genetik materyalin hücrelere transferi olarak tanımlayabiliriz. Bu tedavide amaç mutant genotipi düzenlemektir.
İlk olarak 1970’de Martine Cline’nin retrovirüsler üzerindeki çalışması ile başlayan gen tedavisi çalışmaları günümüzde insan genom projesi devam etmektedir. 1990 yılında ABD’de başlayan insan genom projesine 18 ülke destek verdi. 2007 de Craig Venter 6 milyar harflik kendi DNA dizisini (genomunu) yayımladı.
Gen tedavisinde klinik deneyler ilk defa ADA (bağışıklık yetmezlik sendromu) tedavisi için uygulanmaya başlandı ve bugün Parkinson, Alzheimer gibi birçok genetik hastalık için deneyler devam ediyor. Başlangıçta sadece tek gen hastalıklarını tedavi etmek için yapılan çalışmalar günümüzde en ölümcül hastalıklardan birisi olan ve multigenetik bir hastalık olan çağımızın vebası kanser üzerine yoğunlaşmış bulunmakta. En başarılı sonuçlar tek gen hastalıklarında elde edilse de çalışmaların yüzde 90’ı multigenetik hastalıkların tedavisine yönelik.
Geleneksel yöntemlerle tedavinin yeterli oranda başarılı sonuçlar vermediği hastalıklarda gen tedavisi büyük bir umut ışığı olarak karşımızda. Şuan için Faz3 aşamasına geçen deney oranı sadece %3 civarında olsa da büyük bir hızla ilerleme kaydediliyor. Yakın ve orta gelecekte gen terapisi sağlık dünyası için vazgeçilmez olacak gibi duruyor.
Yeterince gelişmiş bir teknoloji sihirden ayırt edilemez.
Arthur C.Clarke