- Bir toplumda bir şeyler artık gizlenemeyecek veya görmezden gelinemeyecek kadar yanlış gitmeye başladığında sorulabilecek çeşitli sorular ortaya çıkar. Dün Avrupa bugün ise Ortadoğu için en yaygını şudur: “Bunu bize kim yaptı?” Bu soruya verilecek cevap genellikle dış veya iç günah keçilerin, yani yurtdışındaki yabancılara veya yurtiçindeki azınlıklara suç atmaktır.
- Bir diğer meşhur mühtedi de Türk salnamelerinde adı İbrahim Müteferrika olarak geçen muhtemelen Üniteryan kilisesine mensup Macar bir ilahiyatçıydı.
- Türkiye açık bir şekilde büyük oyunu öğreniyor ve oynama becerisi kazanıyordu, ancak bu beceri Osmanlı Devletini nihai çöküşünü engelleyemiyor sadece geciktiriyordu.
- Avrupalı güçler nispeten erken dönemlerden itibaren Doğu’da önce büro, sonrasında konsolosluk, en nihayetinde büyükelçiliklerin devamlılığını sağladığı halde doğulu güçler bu uygulamayı izlememişler sadece bazen kısa süreli özel heyetler göndermişler.
- Dünya bankasının bir tahminine gör, Arap dünyasının fosil yakıt haricindeki toplam ihracatı, nüfusu beş milyon olan Finlandiya’nın ihracatından azdır.
- Batı’da bir kişi para kazanır ve bunu iktidarı satın almak veya etkilemek için kullanır. Doğu’da kişi iktidarı ele geçirir ve bunu para kazanmak için kullanır. Ahlaki açıdan ikisi arasında fark yoktur, ancak ekonomi ve devlet üzerindeki etkileri çok farklıdır.
- 19. yy başlarında alt sınıftan fakir bir adamın İslam topraklarında zenginliğe, güce ve itibara erişme ihtimali devrim sonrası Fransa dâhil herhangi bir Hristiyan Avrupa devletinde erişme ihtimalinden çok daha fazlaydı.
- Matta 22:21 “Sezar’ın hakkı Sezar’a; tanrının hakkı tanrıya”
- İslam’da, Sünniler ve Şiiler arasındaki en büyük bölünme bile, herhangi bir doktrin meselesinden değil, toplumun siyasi liderliğiyle ilgili tarihi bir ihtilaftan kaynaklanmıştır.
- İslam, mümin ile Tanrı arasında sınıf, dini tören ve din adamı aracılığı tanımaz.
- İstanbul patrikliğinin meşhur bir şekilde şunu söylediği rivayet edilir: “Papa’nın külahındansa Türklerin sarığı yeğdir.”
- Kolomb’a ait haritanın (bugün kayıptır) Türklere ait 1513’te hazırlanmış bir nüshası, 1929’da Alman bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılana dek İstanbul Topkapı Sarayı’nın bir köşesinde meçhul bir şekilde varlığını korumuştur.
- On sekizinci yüzyılın sonlarına gelindiğinde, İstanbul’daki saatçiler on yedinci yüzyılın başlarında Avrupa’da yapılan türde duvar ve cep saatleri ancak üretebiliyorlardı.