Descartes “En iyi kitapların okunması, geçmiş yüzyılların en büyük insanlarıyla konuşmak gibidir” der. Kısacık ömrümüze birden fazla hayat sıkıştırmanın, görmemizin mümkün olmadığı uzak geçmişe bakmanın, bugünü avucumuzun içine almanın ve geleceği mümkün oldukça doğru kurgulamanın kısacası mutlu olmanın en doğru, en keyifli ve en pratik yolu kitap okumaktır.
Hayat geçmiş, bugün ve gelecekten oluşan üç perdelik bir oyun. Mutluluk da oyuncusu olduğumuz bu üç perdelik oyunda neler yapabildiğimize, oyunu kendi adımıza ne kadar izlenebilir kıldığımıza bağlı. Yaşam denen bu sahnede temelde iki mevzu var; birincisi mutlu var olabilmek ikincisi ise sahnedeki süreyi iyi kullanabilmek. Ben mutluluğun yaşam tecrübesi ile doğrudan ve güçlü bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Bizi gerçekte neyin mutlu, neyin mutsuz ettiğini öğrenmenin en çok başvurulan yolu deneyimler. Çoğu kez istediğimiz şeye ulaşınca yeterli mutluluğa ve hazza ulaşmadığımızı fark ederiz ve eğer akıllı biriysek buradan ders çıkarır ve mutlu olmak adını aynı şeyi tekrar etmeyiz. Yaşam boyu yaptığımız yolculukta sürekli olarak mutlu olmayı umduğumuz bu boşlukları deneme yanılma ile doldurup devam ederiz. Yani ne kadar fazla tecrübeye sahipsek o kadar az boşluk var demektir. Tecrübe edinmenin de birçok yolu var fakat en kestirme yolu kesinlikle o tecrübeyi yaşamak değil.
Seneca “Birinin beyaz saçlarına bakıp, uzun yaşadığını düşünmenin âlemi yok. O uzun yaşamadı, sadece uzun süre var oldu.” diyor. Yaşam ömür içerinde mutlu olduğumuz anların toplamıdır. Bu yüzden insanoğlu asırlardır sürekli mutluluğun yani yaşamın peşinden koşuyor. Bedenimizin bizi biyolojik olarak 120 yılla sınırladığını bildiğimize göre bu süreden verimli bir şekilde faydalanmanın en iyi yolu başkalarının tecrübelerini kullanmak. Yazının icadından günümüze kadarki 5500 yıllık süreçte bu tecrübelerden yararlanmanın en doğru ve güzel yolu da kitap okumak olmuştur.
Günümüz iletişim teknolojileri ile bilgiye artık çok farklı araçlar ile hemen her ortamda ulaşabiliyoruz. Yani dünya üzerinde var olmuş ve var olan insanların hayat tecrübeleri, bilgi ve birikimlerini birçok yoldan öğrenebiliyoruz. Fakat günümüzde dahi en etkili öğrenme yöntemi okumak. Okumanın öğrenme fiili için duyma ve izlemeden daha etkili olduğu genel geçer bir gerçek. Hatta okumaları yazma ile birleştirirsek verimi çok daha artırabiliyoruz.
Kitaplar öğrenmenin de ötesinde birçok insana başka hiçbir şeyde bulamayacağı bir haz ve mutluluk hissi verir. Kurgu eserlerde yazarın zihninin kıvrımlarında dolaşırken bir yandan da okuduklarınızla kendi kurgunuzu hayal edersiniz. Fikir kitaplarında ise eser sahibinin dimağından süzülen bilgi ve bakış açısını damıtıp özümsersiniz. Okudukça öğrenecek ne kadar çok şey varmış dersiniz. Bir süre sonra da bu çokluk karşısında aslında bir hiç olduğunuzu fark edersiniz. Kitaplar size deryada damla olduğunuzu hatırlatır.
Hayat sahnesinde bize ayrılan süreyi iyi değerlendirebilmek, kısacık ömürde tek başımıza asla öğrenemeyeceğimiz şeyleri öğrenmek ve tecrübe heybemizi en kısa sürede doldurup mutlu bir yaşam sürmek için kitaplar sessizce ve sabırla bizi bekliyor.